BEBEK UYKUSU
BEBEK UYKUSUNA BAĞLANMA TEMELLİ YAKLAŞIM
Bebeğin uyku kalitesini arttırmak ve modern dünyada bebekli yaşamı ailenin her bireyi için elverişli hale getirmek ayrı konulardır. Yetişkin uykusuna benzer deliksiz gece uykusu; ebeveyn bebeğinin uyandığını bilsin ya da bilmesin, normal gelişim dâhilinde 5 yaş sonrası oluşmaktadır (Sarah Ockwell-Smith,2015). Bu gerçek kültürden ve çevresel etkenlerden bağımsız gelişimsel bir gerçektir (Cole ve ark.,2005). Tabii ki çalışma hayatımız, aile yaşantımız ve aile bireylerinin ihtiyaçlarına göre çözüm arayışlarımız olacaktır.
Amerikada "getting the baby on a schedule" terimi vardır ve bu ülkemizdeki uyku eğitimi uygulamalarının aslında temelini oluşturuyor. Özetle çizelge temelli besleme ve uyutma üzerine kurulu matematiksel verilere dayalı bir ebeveynlik yaşamı... Bu sistemin temelinde bebek ve ebeveyni içinde bulunduğumuz modern yaşama adapte etme ihtiyacı vardır. Söz konusu yaklaşım bebeğin ruhsal ve bedensel sağlığı ile ilgili zorunlu bir uygulama olmamakla beraber, ebeveyn yaşamını kolaylaştırma amaçlı bir çözümdür. Ebeveynin organizasyon becerilerini geliştirerek bebeğin adaptasyon sağlaması üzerine kurulu bir yaklaşımdır.
Bebeğin lisanı “ağlama” davranışıdır. Bir bebeğin ağlamasını, kurduğumuz sisteme adaptasyonundaki zorlanmadan kaynaklandığına yönelik yorumlamak doğru bir yaklaşımdır (Cole ve ark., 2005). Örneklemek gerekirse, 1940'larda bebeklerin 4 saatte bir beslenmesi önerilirken 2000'lerde bebek ihtiyaç duydukça beslenmesine yönelik bir anlayış gelişmiştir. 30'larda ise bebekler açken ağlasalar da beklemeliydi çünkü midelerinin açlığa dayanması gerektiği öğretilmeye gayret ediliyordu (Weill, 1930). Burada yeni doğan için dâhil olmak üzere beslenmenin öğretilecek bir algı olduğunun savunulduğunu günümüzde ise felsefi olarak bebek önderliğinde beslenmenin teşvik edildiğini ve bunun ileride neden uyku eğitimleri için de geçerli olmayacağını düşünmeden edemediğimi ifade etmek isterim. O dönemde yapılan bilimsel çalışma 4 saatte bir beslenen bebeklerin daha az aralıklarla beslenen bebeklere göre daha çok ağladığına yönelik bulgular sunmuş (Bernal, 1972).
BEBEĞİN EBEVEYNE YAKIN UYUMASI
Çocuklar belirli dönemlerde ebeveynleri ile gece boyunca oda paylaşmaya ihtiyaç duyabilirler ve bu son derece normaldir. Aynı oda paylaşımı çocuğun ihtiyacına göre dakikalardan, saatlerden, gecenin bir bölümünden ya da gecenin tamamından oluşabilir. Aynı oda paylaşımı her gün, haftada birkaç kez, ayda bir veya 3-4 ayda bir gibi farklı aralıklarla tekrarlanabilir. Hastalık sıklığı, taşınma ve bebeğin yaşantısındaki olumsuz deneyimler ebeveynlerine yakın olma ihtiyacını arttırabilir. Ebeveynlerin bu gibi durumlarda bebekleri ile yakın olma isteği de artabilir. Aynı oda paylaşımı yanı sıra uyku esnasında aile yatağında bebek, anne ve babanın uyuması da kimi kültürlerde normdur. Kimi kültürlerde ebeveynler bebekleri ile beraber uyumaktadır.
Bu konu belki de uyku konusunda en çok çekiştirilen kesin dogmatik yaklaşımlar içeren öğütlerle ailelerin yönlendirildiği bir konudur. Ülkemizdeki çoğu uzman görüşleri aynı oda ve aynı yatak paylaşımının bebeğe çok zarar vereceği yönündedir. Şimdi bu dogma olarak kabul edilen “Bebekle beraber uyumak yanlıştır.” olgusunu beraberce irdeleyelim.
Ferber bebeklerin “kendi kendilerine” uykuya geçmelerini ve “yalnız” yatmalarını “öğretmeyi” “hedefleyen” “metodun” mucididir. Tırnak içine aldığım kısımların üzerinde ilerleyen bölümlerde durmak istiyorum: kendi kendine, yalnız, öğretmek, hedeflemek, metot… Bir yetişkin hedefi doğrultusunda bebeğin kendi ailesinden bir gecede birkaç dakika haricinde ayrı bir şekilde ağlatma içeren bir eğitim yöntemi uygulanarak uyumasını sağlamak…
Kültürlerarası araştırmaların en büyük faydalarından biri bir olguyu değerlendirme ve algılayışımızın sınırlılığını fark etmek ve tek doğru uygulamanın doğru sanarak uyguladığımız uygulama olmayabileceğini algılamamızı kolaylaştırmaktır. Şimdi Dünyada bebekler nasıl ve kiminle uyur hep beraber bir göz atalım...
Dünya üzerinde bulunan 120 ülkede bebekli ailelerin uyuma düzenlerine yönelik yapılan araştırmada, araştırmaya katılan annelerin %64'ü bebekleriyle aynı yatağı paylaştıklarını ifade etmiş. Bu ülkeler arasında teknolojik devrim yaratan insan gücünü oluşturan Japonya, Dünya ekonomisini elinde tutan Çin ve sanat alanında parmakla gösterilen ülkelerden İtalya var. Amerika ise bebeklerin çok erken dönemde ayrı odalarda tek başına uyumasının beklendiği tek ülke şeklinde araştırmada yerini almış (Wolff ve ark., 1969). Bebeklerin tek başına erkenden gece boyu uyuma beklentisi en çok çalışan beyaz yaka orta gelirli ailelerde iken, ülkenin diğer alanlarında daha çok aynı oda paylaşımı yaygın olarak bulunmuş. Bu bulgunun aile algısında bebeklerin erken dönemde "olgunlaşma" yetilerinin gelişimi ile eşleşmiş vaziyette olduğu tespit edilmiş. Ancak bu durumda Charles Super ve Sarah Harkness (1983) Amerikalı ailelerin bebeklerinin gece boyunca deliksiz uyku beklentilerinin bebeklerin adaptasyon yetilerini zorladığını ifade etmiş. Bebek beyninin yetişkin beyninin koyduğu zaman sınırlarına adapte olamayacak şekilde olgunlaşmamış olduğu ve yaşamsal evrimsel temellere dayanarak bebeklerin sık uyanmaya devam ettiği araştırmacılar tarafından ifade edilmiş. Bir bebeğin stres hissederek uyanmasının ifadesinin ise bebek dilinde ağlama olduğu ifade edilmiş (Wolff, 1966). Peki, Amerika'nın her yerinde insan yavrusunun erkenden olgunlaşmasını teşvik eden anlayış mı mevcut? Mesela doğu Kentucky bölgesinde ailelerin %36'sı bebekleriyle beraber uyurken, %48'i aileleriyle aynı odayı paylaşmış. Yani bebeğin uyuma alanının bu bölge gibi kimi bölgelerde aile için sorun teşkil etmez vaziyette olduğu başka araştırmalar tarafından da desteklenmiş (Abbott, 1992). Örneğin, Afrika kökenli Amerikalı çocuklar uyuyana kadar aileleri ile vakit geçirip, ailelerinin odasında uyuyup, gece uyanması yaşadıklarında aileleri ile aynı yatakta uykuya devam etmişler.
Ebeveynler uyku düzenlerini kendi ailevi şartlarına uygun olacak ve çocuklarının uykuyu en iyi şekilde almalarını sağlayacak şekilde yapabilir. Ben aynı yatakta yatın ya da yatmayın gibi söylemleri zarar verici buluyorum. Emin olarak söyleyebileceğim iki gerçek var:
-Gece boyunca ebeveynlik önemlidir.
-Çocuğumuzla kuracağımız fiziksel temas huzurlu bireyler olmaları için mühimdir.
Bunun dışında tüm bu gerçekler ışığında bir psikolog ayrı uyuyun ya da beraber uyuyun gibi kesin söylemleri aileyi tanımadan söyleyemez.
2005’de Pediatrics dergisinde yayınlanan 5 bilim adamı tarafından İsviçre’de yapılan bir bilimsel çalışma 4 yaşındaki 500 çocuğun neredeyse %40’ının haftada bir kez ebeveyn yatağında yattığını ortaya koymuş. Bu bize çocukların ebeveynleri ile yakın temas ihtiyacında olduklarını gösteriyor (Jenni ve ark.,2005). Bunun dışında 2002 yılında yapılan bir başka çalışma beraber uyumanın çocuklarda ve çocukların yetişkinliklerinde uyku problemi ve cinsel patoloji yaratmadığını ortaya koymuş (Okami ve ark.,2002).
Dediğim gibi, Japon ve Çin kültürü çocukları ile aynı yatağı paylaşmayı teşvik eder. Batı toplumu ise buna olumsuz olarak bakar. Çoğu Japon Amerikan kültürünü küçük çocukları geceleyin ayrı odada tuttukları için acımasız bulur. Bireysel kültürler ise beraber uyumanın çocukta bağımlılık yapacağına inanır. Asya’da çocukla beraber uyuma yaygındır. Türkiye her kültürü içinde bulunduran bir ülkedir. Her aile biriciktir ve her çocuğun ihtiyacı biriciktir. Bireysel ve toplumsal kültürün harman olup aile dinamiklerine yansıdığı ülkemizde aileler güvendikleri çocuk doktorlarının bilgisi dâhilinde çocuğun güvenliğine dikkat ederek hareket edebilir. Özel olarak tasarlanmış pek çok bitişik çocuk yatağı modeli var. Bu özel yataklar çocuk talep ettiğinde sizinle güvenle uyumasını sağlayabilir.
Bir başka konu ise son derece tatsız olan ani bebek ölümü konusu... Bu konunun temelinde ise Amerikalı ebeveynlerin madde kullanımı tandansı, kontrolsüz bebek maması tüketimi, bebekleri örtü ile ve oyuncaklarla beşikte uyutmak gibi nedenler vardır (Hauck ve ark., 2003). Japonya'da ise beraber uyuma yaygındır ve ani bebek ölümü sendromu jargonda bile yer almaz. Beraber uyumanın yaygın olduğu kültürlerin bireysel kültürlerle ve bireysel kültürlerin toplumcu kültürlerle bu konuda birbirini anlaması oldukça zor olsa da ortak paydayı gözden kaçırmamakta fayda var. Bebekler uyuyor. Çoğunluğu eğitim verilmeden uyuyor. Çocuklar uyumayı öğrenmeden, uyuma onlara öğretilmeden de uyuyor. Uyku eğitimi ile öğretilerek de uyuyor ya da öyle sanıyoruz. Yani Dünyaca kabul edilen bir uyku uyuma şekli mevcut olmamakla beraber biricik ailenize ve bebeğinize ne uygunsa bebeğin güvenliğini gözeterek onu uygulayabilirsiniz.
James McKenna (1996) beraber uyumanın gelişimsel sıkıntı yaratmadığı ve bebekte sağlıklı uyku fizyolojisinin gelişimi için ebeveyn-bebek beraber uyuma alışkanlığının biyolojik psikolojik ve sosyal gelişim açısından en uygun uyuma şekli olduğu ifadesinde bulunmuştur. Yani özel durumlar hariç bebeğin nerede uyuduğunun bebekte ve ailede stres yaratacak bir mesele olmaması sağlıklıdır. Bütün kültürlerde norm, bebeklerin ihtiyaç duyduğu uykuyu alması ve normal gelişmesidir. Bebeklerimizle uyuma şeklimiz ise onlara ithaf etmek istediğimiz sıfatlarla ilgilidir... Kültürel uygulamalar bireylerin gelecek beklentilerini ve çocuklarını nasıl görmek istediklerini etkiler. Ebeveyn bebeğin beraber uyuduğu kültürlerde bağımlı kişilikler oluşmaz bu kültürler sadece ilişkisel değerlere önem verilen kültürlerdir. Cole ve ark. (2005) bebeklerin uyanıklık ve uyuma hallerinin düzene sokulma çabasının aileler üzerindeki sosyal baskısından bahsetmiş. Şahsen klinik gözlemlerimde bu baskının aileler üzerinde oldukça etkisi olduğunu gözlemlemekteyim.
Şimdi yazının başına geri dönelim. Evrim insan yavrusu ağlamasının yaşamsal ihtiyaca hizmet ettiğini ve ebeveynin yanıtını tetiklediğini ifade eder (Zeifman, 2001). Ağlamanın her türlüsü kaygı ile ilişkilidir (Lorberbaum., 2002). Emziren anne bebeğinin ağlamasını duyduğunda daha bebeğe yönelmeden sütü akar (Newton & Newton, 1972). Ağlamanın evrimsel hizmeti olduğu kanıtlanmıştır (Worchel& Allen, 1997).
Özetle tartışmasız bebeğinizi ağladığında sakinleştirme çabası içinde olmanız bebeğiniz açısından yaşamsal önemdedir. Uyku uygulamaları kültüre, toplumun en kilit örgütü olan aileye ve toplumun inançlarına, değerlerine göre değişkenlik gösterir (Shweder ve ark, 1995). Bebek ile ailenin beraber uyumasının norm olduğu ülkelerde annelerin bebeklerinden ileride uyumlu ve hassas bireyler olmaları yönünde beklentilerinin olduğu ifade edilmiştir (Scweder ve ark., 1998). Amerikalı ailelerin oda ayırma isteklerinin altında "ayrılma aşamasına bebeği ruhen hazırlama" olduğu bir başka araştırma tarafından tespit edilmiştir (Morelli, 1992). Kültürlerarası unsurları incelemek normal bebek uykusu hakkında bilgi sahibi olmak için önemli bir başlangıçtır. Son olarak belirtmek isterim ki biz aileler için belki de en önemli nokta onların nerede uyuduğu konusunda stres yapmadan bebeklerimiz ile geçirdiğimiz anların tadını çıkarmamız ve kendi istekleri ile bağımsızlaşmalarına tanık olmamızdır.
EK:
KAYNAKÇA:
Abbott, S. (1992). Holding on and pushing away: Comparative perspectives on Eastern Kentucky child rearing practice. Ethos, 20, 33-65
Bernal, J.F. (1972), Crying during the first few days and maternal responses. Developmental Medicine and Child Neurology, 14, 362-372
Harkness, S.,& Super, C.M. (1983). The cultural construction of child development: A framework for the socialization of emotion. Ethos,11, 221-231.
Cole ve ark., (2005), The Development of Children
Hauck ve F.R., Herman, S.M., Donovan, M., Iysau, s., Moore, C.M., Donoghue, E, et al. (2003). Sleep environment and the risk of sudden infant death syndrome in urban population: The Chicago Infant Mortality Study. Pediatrics, 111 (5, Part 2),1207-1214
McKenna, J.J. (1996) Sudden Infant Death Syndrome in cross-cultural perspective: Is infant-parent cosleeping protective? Annual Review of Anthropology, 25, 201-216.
Jenni , O.G., Fuhrer, H.Z., Iglowstein, I. , Molinari, L., Largo, R.H., “A longitudinal study of bed-sharing and sleep problems among Swiss children in the first 10 years of life”, Pediatrics, 115 (1) (2005), s.233-40
Lorberbaum, J.P., Newman, J.D., Horwitz, A. R., Dubno, J.R., Lydiard, R.B., Bohning, D.E, & George, G.S. (2002). A potential role fort he thalamocingulate circuitry in human maternal behavior. Biological Psychiatry, 51, 431-445.
Morelli, G.A., Rogoff, B.,Oppenheim, D., & Goldsmith, D. (1992). Cultural variation in infant sleeping arrangements: Questions of independence. Developmental Psychology, 28,604-613.
Newton N.,& Newton, M. (1972). Lactation: Its Psychological component. In J. G.Howells (Ed.), Modern Perspectives in psycho-obstetrics. New York: Brunner/Mazel
Ockwell-Smith, S., (2015), Gentle Sleep Book
Okami, P., Weisner, T.,Olmstead, R., “Outcome correlates of parent-child bedsharing: an eighteen-year longitudinal study”, J Dev Behav Pediatr., 23 (4) (2002), s. 244-53
Shweder, R.A., Goodnow, J., Hatano, G., LeVine, R.A., Markus, H.,& Miller,P.(1998).The cultural psychology of development: One mind, many mentalities.In R.M. Lerner (Ed.), Handbook of child psychology: Vol.1. Theoretical models of human development (5th ed, pp.865-938). NewYork: Wiley
Shweder , R.A., Jensen, L.A., & Goldstein, W.M. (1995). Who sleeps by whom revisited: A method for extracting moral goods implicit in practice. New Directions for Child Development, 67, 21-39
Weill, B.C. (1930). Are you training your child to be happy? Lesson material in child management. Washington, DC: US. Government Printing Office
Wolff, P.H. (1966). The causes, controls, and organization of behavior in the neonate. Psychological Issues, 5,1-105
Wolff, P.H. (1969). The natural history of crying and other vocalizations in infancy. In B. M. Foss (Ed.), Determinants of infant behavior. Vol.4. London: Methuen.
Worchel, F.F., & Allen, M. (1997). Mothers’ ability to discriminate cry types in low-birthweight prematüre and full-term infants. Children’s Health Care, 26 (3), 183-195
Zeifman, D.M. (2001). An ethological analysis of human infant cyring: Answering Timbergen’s four questions. Developmental Psychobiology, 39 (4), 265-285.